Mayıs ayı başı itibariyle Dünya Sağlık Örgütü’nün Covid-19 küresel acil durumu sona erdirmesi ile birlikte bulaşıcılığı olmasa da belirtilerinin covid-19’a yakın olması sebebiyle dünya genelinde astım hastalığı alarmı gündeme geldi. Uzmanlar 7 milyona yakın kişinin hayatını kaybettiği Korona virüsünün ardından 500 milyona yakın kişinin astım hastalığı taşıdığı ve Korona virüsü ile aynı belirtileri taşıdığını ve günlük ortalama 1500 kişinin astım hastalığı nedeniyle hayatını kaybettiğini belirtiyor.
Dünya’da en çok rastlanan ve kronik solunum hastalıklarının başında astım yer alıyor. Astım hastalığına en çok düşük ve orta gelirli ülkelerde rastlanmaktadır. Başta Yeni Gide, Mali, Sri Lanka, Laos, Lesotho gibi ülkeler gelirken dünya genelinde 500 milyona yakın kişinin önümüzdeki yıl itibariyle astım hastalığını taşıyacağı öngörülüyor.
Astım hastalığında ölümlerin meydana gelmesindeki en önemli neden ise sağlık imkanlarına erişmede sıkıntı yaşanması olarak görülüyor. En fazla can kaybı düşük ve orta gelirli ülkelerde iken en çok vakaya ABD, Avustralya ve bazı Batı Avrupa ülkelerinde rastlanıyor. Hastalığın ilerlemesi ve ölümlerin önüne geçilmesinde sağlam bir sağlık alt yapısına sahip olmanın önemi bu bilgiden de ortaya çıkıyor.
Astım Hastalığının Belirtileri
Astım hastalığının belirtileri arasında Covid-19’da sıkça yaşandığı gibi hırıltı, nefes darlığı, göğüste sıkışma, öksürük ve hava yolu kanallarının iltihaplanması geliyor. Bu nedenler ile birlikte ortaya çıkan sorun tedavi edilmediği sürece kronikleşiyor ve doğru sağlık imkanına ulaşılmaması nedeniyle ölümle sonuçlanabiliyor.
Hastalık sürekli tekrarlayan nefes darlığı ile birlikte ataklara dönüşüyor ve ıslığa benzeyen hırıltılı nefes sonucunda göğüste baskıyı arttırarak öksürük krizlerine neden oluyor. Astımın gelişmesindeki en önemli nedenlerden biri ise alerjik reaksiyonların tetiklenmesi olarak kabul ediliyor. Solunum yollarını tahriş eden maddeler astık krizlerini tetikleyerek hastayı yaşanması çok zor olan koşullara itiyor.
Fiziksel uyaranların yanında astım krizleri korku, heyecan ve öfke gibi duygusal uyaranlarla da tepkimeye girebiliyor. Astım krizini en çok tetikleyen alerjenlerin başında ise ağaç polenleri, çimen, hayvan tüyleri, toz ve duman geliyor.
Hastalığın tanımlanmasında farklı yöntemler kullanılmaktadır. Astım hastalığının tanımlanmasında en sık kullanılan yöntemlerin başında Spirometre testi geliyor. Bu test akciğer kapasitesini ölçerek solunum yoluyla akciğerlere alınan havanın miktarını belirliyor. Bir diğer test ise zirve akım ölçümü ile akciğerlerdeki değişiklikler tespit ediliyor. Bilgisayarlı tomografi ve röntgen ise neredeyse tüm hastalara uygulanan tanı yönteminin başında geliyor. Astım ile birlikte gelen yapısal sorunlar ve enfeksiyonun boyutu bu yöntem ile ortaya çıkarılıyor. Metakolin isimli bir ilaç ise hastaların solunum yoluyla aldıkları bir yöntemdir ve bu şekilde hastanın bronşlarının daralıp daralmadığı test edilmektedir.
Astımın en önemli tetikleyicilerinden biri kabul edilen alerjenler ise hastalığın doğru tedavi yöntemine ulaştırılabilmesi için doğru yöntemler ile belirlenmek durumundadır. Deri ve kan yoluyla yapılan alerji testleri ile birlikte hastanın astım krizini neyin tetikleyebileceği belirleniyor. Alerjen madde belirlendikten sonra hastalığın tetiklenmemesi için doğru tedavi yöntemi de bulunmuş oluyor. Hekimler hastalara genellikle solunum yolu açan ilaç tedavisi başlamadan önce yukarıda bahsedilen testleri yaparak astın tanısının koyulmasını, boyutunun belirlenmesini hedeflemektedir.
Astım Hastalığı Tedavisi
Astım hastalığının henüz kesin bir tedavi yöntemi bulunamamıştır. Bunun yanında sağlık kuruluşları tarafından verilen ilaçların düzenli olarak kullanılması ile birlikte astım hastalığı kontrol edilebilir. Astım hastalığında basamak tedavisi yöntemi uygulanırken hastanın semptomları ve tetkikleri yanında bulguların derecesine bağlı olarak kullanılan ilaçlar ve dozları değişebilmektedir.
Astım hastalığı tedavisi sırasında kullanılan ilaçlar yanında genellikle hastalara edinilen bulgulara göre sigarayı bırakmaları, evcil hayvanlardan uzak durmaları, aşırı dumanlı ve kokulu alanlarda bulunmamaları, tozlu ortamlarda yer almamaları, aşırı soğukta kalmamaları ve doğru egzersizleri yapmaları tavsiye edilmektedir.
Astım hastalığının tedavisinde en çok yapılan yanlışlar arasında hatalı bilgiler yer alıyor. Astımın çocukluk hastalığı olduğu, bulaşıcı bir hastalık olduğu ve ilerleyen yaşlardan hastaların iyileşebileceği düşünüldüğünden tedaviye geç başlanabiliyor. Aynı şekilde astım hastalarının egzersiz ve spor yapmaması gerektiği veya yüksek doz steroid kullanmaları da yanlış bilinen gerçekler arasında yer alıyor.
Astım erken çocukluk döneminde ortaya çıkabildiği gibi ergen, yetişkin ve yaşlılık dönemlerinde de görülebiliyor. Özellikle soğuk algınlığı ve grip türleri bu hastalığın tetikçisi olarak kabul ediliyor. Astım hastalığının kontrolünü etkileyen durumların başında ise ilaçların doğru şekilde kullanılmaması ve alerjen ortamlardan uzaklaşılamaması geliyor. Sağlıklı ve dengeli beslenmenin yanında sigarayı bırakmak ve aşırı kilolu hastaların doğru diyet listelerini uygulamaları, düzenli egzersiz yapmak, bulunduğunuz ortamın havasını sürekli temizlemek hastalık ile savaşmanın en önemli etkenlerini oluşturuyor.
Hastalığın seyrinde sürekli doktor kontrolüne gerek duyulmamaktadır. Özel bir durum oluşmadığı sürece genellikle tetkikler 3-6 ayda bir yapılmaktadır. Hastaların ara ara tam olarak düzeldikleri gözlemlenmekle birlikte rahatlayan hastaların uyaranlardan uzak durmaları anlatılmalı ve düzenli takiplerine devam etmeleri gerektiği belirtilmelidir. Takip, doğru ilaç kullanımı ve verilen uyarıları uyulması hastalık ile yaşamayı kolaylaştırıcı etmenler arasındadır.