Her ne kadar son yıllarda toplam kolon kanseri vaka sayısında azalma olsa da genç yaşta kolon kanseri tanısı alan hasta sayısında artış olduğunu vurgulayan Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Kocaman, önemli açıklamalarda bulundu.
Akdeniz Tipi Beslenme Kolon Kanseri Riskinin Azaltılmasında Etkin Olabilir
Prof. Dr. Orhan Kocaman, bireylerin sağlıklı beslenme olarak, kırmızı et tüketiminin minimuma indirildiği ve ağırlıklı olarak sebze ve meyve tüketiminin lifli besinlerle zenginleştirildiği Akdeniz tipi beslenmemenin, kolon kanseri riskinin azaltılması konusunda etkin olabileceğini belirtti.
Kalın bağırsak yada kolon kanserinin, bireylerde özellikle 45 yaşından sonra görülme sıklığı artan ve toplumda sıkça görülen kanserlerden biri olduğunu belirten Prof. Dr. Kocaman, şunları ifade etti;
”Sıklık açısından kadınlarda 2’nci sırada, erkeklerde ise 3’üncü sırada bulunur. Mineral ve su emilimi açısından önemli bir fonksiyon gören kalın bağırsağımız yaklaşık 1.5 metre uzunluğunda olup sindirim sistemimizin en önemli son istasyonlarından birini oluşturur. Kolon kanseri, kalın bağırsak duvarının en iç kısmından kaynaklanır ve kontrolsüz hücre çoğalmasıyla kendini gösterir. İleri evrelerde tüm organlara yayılım yeteneği olan kolon kanseri, toplumda sık görülen ölümcül kanserlerden biri olarak tanımlanabilir.”
Genetik Faktörler Etkin Olabilir
Bireyin yaşının kolon kanserinin gelişimi için önemli risk faktörlerinden biri olduğunu ve 45 yaşın riskin artmaya başladığı referans yaş olarak kabul edildiğini belirten Prof. Dr. Kocaman, genetik yapının, söz konusu kanserin hem gelişiminde hem de ortaya çıkış yaşında önemli etkiye sahip olduğunu söyledi.
Ailesinde kolon kanseri tanısı olan bireylerde, söz konusu hastalığın ortaya çıkış yaşının daha erken zamanda olduğunu ve genetik faktörlerin etkin olduğu bu kanser türünün vakalarında, olası erken hastalığın belirlenebilmesi için ilgili ailelerde uygun bağırsak taramalarının yapılması gerektiğini vurgulayan Kocaman, şunları söyledi;
”Kolon duvarının en iç kısmından kaynaklanan ve bağırsak boşluğuna doğru büyüme gösteren, iyi veya kötü huylu olabilen hücre çoğalmalarına polip ismi verilir. Bazı poliplerin kolon kanserine ilerleme potansiyeli mevcuttur. Bu tür poliplerin tespit ve takiplerinin yapılabilmesinde kolonoskopik inceleme önemli bir role sahiptir. Aşırı kilo olarak tanımlanan obezite, son yıllarda tüm dünyada sıklığı artan ve kolon kanseri riskini artıran önemli bir diğer faktördür.”
Batı Tarzı Beslenmeye Dikkat
Sigara içmenin hem kolon kanseri gelişim riskini hem de bu kanserden ötürü ölme ihtimalini artıran kötü alışkanlıklardan biri olduğunu hatırlatan Kocaman, Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı gibi kalın bağırsakta ömür boyu hasara neden olabilecek hastalıkların, iyi tedavi edilmemesi durumunda kolon kanseri riskini artıracaklarını söyledi.
Akdeniz tipi beslenmenin söz konusu kanserin riskinin azaltılmasından etkin olabileceğini belirten Kocaman, bireyin beslenme özelliği ile kolon kanseri arasında yakın bir ilişkinin olduğunu belirterek, batı tipi beslenme olarak tabir edilen ‘fast food’ tüketiminin, içeriğindeki katkı maddelerinden dolayı kolon kanseri riskini artırdığının ilgili çalışmalarla teyit edildiğini vurguladı.
Kocaman, yukarıdaki açıklamasına ek olarak, bireylerin tütsülenmiş et, liften fakir beslenme kültürü, salamura ve mangalda pişirilen yiyecek ve kızartmaların sıkça tüketmesinin kabızlık etkeni olduğunu ve kolon kanseri riskini artırabileceğini belirterek; bireylerin yoğun lif içeriği olan, baklagiller, tavuk, sebze ve meyveleri tüketmesinin kolon kanseri riskini azalttığını söyledi.
Kocaman, kolon kanseri ile ilgili bulgu ve şikayetleri ise şu şekilde sıraladı;
- Karın ağrısı
- Dışkıdan kan gelmesi
- Kilo kaybı
- Dışkılama düzeninde değişiklik
- Sürekli dışkılama hissinin olması
- Demir eksikliği
Listede yer alan bu belirtilerin varlığının, söz konusu kanserin yerleşim yeri ile ilgili değişiklikler gösterebileceğini belirten Kocaman, kalın bağırsağın sağ tarafına yerleşmiş olan kanserlerde hastalığın daha sinsi bir seyir gösterdiğini ve bu bireylerde özellikle yeni ortaya çıkan demir eksikliği durumunun kolon kanseri için önemli bir ipucu olabileceğini söyledi.
Yukarıdaki açıklamalara ek olarak, özellikle ileri yaşa sahip bireylerde demir eksikliğinin tespitinin, kolonoskopik inceleme için önemli bir gereklilik oluşturduğunu belirten Kocaman, şunları söyledi;
”Öte yandan, kalın bağırsağın sol tarafında yerleşik kanserlerde ise hastalık daha erken dönemde belirti verir. Bu belirtiler dışkılama düzenin değişikliği, karın ağrısı ve dışkıdan kan gelmesi ile ilgili olabilir. Tedavinin başarı oranı hastalığın erken evrede tespit ve tedavisi ile yakından ilgilidir.”
Son yıllarda toplam kolon kanseri sayısında azalma olmasına rağmen, genç yaşta kolon kanseri tanısı alan kişi sayısının arttığını vurgulayan Kocaman, söz konusu bu durumun oraya çıkmasında beslenme kültürünün olumsuz yönde değişiminin etkili olduğunu söyledi.
Toplumda obezite oranının artmasının, hareketsiz bir hayat tarzının bireylerin günlük hayatında baskın hale gelmesinin ve genetik faktörlerin önemli rol oynadığını düşündüklerini belirten Kocaman, bu nedenle özellikle ailesinde kolon kanseri olan bireylerin uygun tarama programına alınmasının önemli olduğunun ifade edilmesi gerektiğini vurguladı.
Akdeniz tipi beslenmenin kolon kanseri riskinin azaltılmasında etkin olabileceğini belirten Prof. Dr. Orhan Kocaman, bu kanserin sıklığının, uygulanan tarama programları sayesinde son yıllarda azalma gösterdiğini söyledi.
Tarama programında en etkin yöntemin, tüm kalın bağırsağın ışıklı bir kamera sistemi ile incelenebildiği kolonoskopik değerlendirme olduğunu belirten Kocaman, kolonoskopi yönteminin hem hastalığın teşhisi hem de tedavi yöntemi olarak modern tıbbın hizmete sunmuş olduğu en önemli enstrümanlardan birini oluşturduğunu söyledi.
Prof. Dr. Orhan Kocaman, yukarıdaki önemli açıklamaların ardından son olarak ise şu ifadeleri kullandı;
”Özellikle erken evre tümörlerin sadece teşhisinde değil, endoskopik cerrahisinde de kullanılabilen çok faydalı bir yöntemdir. Kolonoskopik inceleme, 45 yaşından itibaren herkese rutin olarak önerilmelidir. Bununla birlikte, ailede daha erken dönemde kolon kanseri görülmesi, kolon kanserine genetik yatkınlık oluşturan hastalıkların varlığı, polip hikâyesinin olması gibi durumlar kişiye özel kolonoskopik taramaların yapılmasını gerektirir. Kolonoskopik incelemeye ek olarak, dışkıda gizli kan testlerinin yapılması, muhtemel kan kaybı ile ilgili olarak demir testlerinin istenmesi, tomografik incelemeler ve kolon kanseri ile ilgili olarak kandan CEA gibi tümör belirteçlerinin çalışılması diğer tarama yöntemlerini oluşturur” diyerek konuşmasını sonlandırdı.”